|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
en iyi sığır eti |
prime beef i.
|
|
2 |
Genel |
en iyi lokma |
titbit i.
|
|
3 |
Genel |
en iyi kaliteyi simgeleyen harf |
a i.
|
|
4 |
Genel |
en iyi kısım |
the fat i.
|
|
5 |
Genel |
en iyi kısım |
the best part i.
|
|
6 |
Genel |
en yüksek/iyi performans |
the highest performance i.
|
|
7 |
Genel |
en iyi oyuncu |
powerhouse i.
|
|
8 |
Genel |
en iyi kısım |
titbit i.
|
|
9 |
Genel |
en iyi kitaplar |
best books i.
|
|
10 |
Genel |
en iyi tahmin |
best guess i.
|
|
11 |
Genel |
en iyi giysiler |
glad rags i.
|
|
12 |
Genel |
en iyi teknik yaklaşım |
best technical approach i.
|
|
13 |
Genel |
en iyi video geri dönüşü |
best video return i.
|
|
14 |
Genel |
dünyanın en iyi şaraplarının üretildiği fransa'da malikane |
chateau mouton rothschild i.
|
|
15 |
Genel |
en iyi kısım |
cream i.
|
|
16 |
Genel |
birinin en iyi yaptığı iş |
forte i.
|
|
17 |
Genel |
türünün en iyi örneği |
the best of its kind i.
|
|
18 |
Genel |
alınan en iyi verim |
thruput i.
|
|
19 |
Genel |
tüm zamanların en iyi (müzik) grubu |
band of all times i.
|
|
20 |
Genel |
en iyi smaççı |
best smasher i.
|
|
21 |
Genel |
en iyi smaçör |
best smasher i.
|
|
22 |
Genel |
en iyi giysiler |
best bib and tucker i.
|
|
23 |
Genel |
en iyi kestirici |
best estimator i.
|
|
24 |
Genel |
bir kişinin en iyi yaptığı şey |
forte i.
|
|
25 |
Genel |
en iyi zamanı |
in season i.
|
|
26 |
Genel |
en iyi örnek |
paragon i.
|
|
27 |
Genel |
en iyi yedek |
hot spare i.
|
|
28 |
Genel |
en iyi yedek |
hot standby i.
|
|
|
29 |
Genel |
en iyi arkadaş |
best friend i.
|
|
30 |
Genel |
en iyi dilekler |
best wishes i.
|
|
31 |
Genel |
en iyi seviyeye getirme |
optimization i.
|
|
32 |
Genel |
gelmiş geçmiş en iyi |
all-time best i.
|
|
33 |
Genel |
en iyi çocukluk arkadaşı |
best childhood friend i.
|
|
34 |
Genel |
en iyi on |
the top ten i.
|
|
35 |
Genel |
sınıfında en iyi |
the best in its class i.
|
|
36 |
Genel |
en iyi/en yakın arkadaş |
best friend i.
|
|
37 |
Genel |
bordeaux cinsi en iyi kırmızı şarap |
cabernet i.
|
|
38 |
Genel |
en iyi durum senaryosu |
best-case scenario i.
|
|
39 |
Genel |
en iyi senaryo |
best-case scenario i.
|
|
40 |
Genel |
en iyi uygulamalar |
best practises i.
|
|
41 |
Genel |
en iyi uygulamalar |
best practices i.
|
|
42 |
Genel |
en iyi satanlar listesi |
the bestsellers list i.
|
|
43 |
Genel |
en iyi çıkış yapan grup |
best new band i.
|
|
44 |
Genel |
en iyi çıkış yapan grup |
best newcomer band i.
|
|
45 |
Genel |
en iyi köy ödülü |
the best village award i.
|
|
46 |
Genel |
dil öğrenmenin en iyi yolu |
the best way to learn language i.
|
|
47 |
Genel |
en iyi üniversite |
the best university i.
|
|
48 |
Genel |
en iyi kısım |
tidbit i.
|
|
49 |
Genel |
en iyi lokma |
tidbit i.
|
|
50 |
Genel |
en iyi seviyeye getirme |
optimisation i.
|
|
51 |
Genel |
şimdiye kadar yazılmış en iyi şarkı |
best song ever written i.
|
|
52 |
Genel |
geçtiğimiz on yılın en iyi filmleri |
the best movies of the past decade i.
|
|
53 |
Genel |
geçen on yılın en iyi filmleri |
the best movies of the past decade i.
|
|
54 |
Genel |
en iyi değer |
best value i.
|
|
55 |
Genel |
hayatının en iyi günü |
best day of your life i.
|
|
56 |
Genel |
onun en iyi işinden biri |
one of his finest work i.
|
|
57 |
Genel |
gelmiş geçmiş en iyi takım |
best team ever i.
|
|
58 |
Genel |
en iyi yöntemler |
best practises i.
|
|
59 |
Genel |
mevcut en iyi teknikler (met) |
best available techniques (bat) i.
|
|
60 |
Genel |
en iyi aktris ödülleri |
best actress awards i.
|
|
61 |
Genel |
en iyi nokta |
noon i.
|
|
62 |
Genel |
en iyi nokta |
noontide i.
|
|
63 |
Genel |
en iyi kısım |
top i.
|
|
64 |
Genel |
türün en iyi örneği |
top i.
|
|
65 |
Genel |
her şeyde en iyi olan kimse |
all-timer [us] i.
|
|
66 |
Genel |
kişinin en iyi performansı |
a' game i.
|
|
67 |
Genel |
tek görüşe veya tarza bağlı kalmaksızın en iyi olanı seçerek karar verme |
eclectic method i.
|
|
68 |
Genel |
en iyi yöntem |
best way possible i.
|
|
69 |
Genel |
en iyi durum |
best i.
|
|
70 |
Genel |
en iyi hal |
best i.
|
|
71 |
Genel |
en iyi görünüm |
best i.
|
|
72 |
Genel |
en iyi dilekler |
best i.
|
|
73 |
Genel |
en iyi durumdaki sağlık |
best i.
|
|
74 |
Genel |
en iyi performans |
best i.
|
|
75 |
Genel |
en iyi ruh hali |
best i.
|
|
76 |
Genel |
en iyi üç maç |
match i.
|
|
77 |
Genel |
en iyi üç veya beş maç |
match i.
|
|
78 |
Genel |
yeterlilik sınavında en iyi dereceyi alan izci kız |
queen's guide i.
|
|
79 |
Genel |
en iyi yaklaşım |
high road i.
|
|
80 |
Genel |
en iyi kısım |
yolk [obsolete] i.
|
|
81 |
Genel |
türünün en iyi örneği olarak korunan şey |
gold i.
|
|
82 |
Genel |
düşmanı mevcut hareket tarzını sürdürmekten veya planladığı operasyonları gerçekleştirmekten caydırmak amacıyla en iyi ekonomik, diplomatik, siyasi ve askeri değerlendirmeler ışığında geliştirilmiş eylem planı |
deterrent options i.
|
|
83 |
Genel |
seçmenin temel ve dolaysız çıkarlarının en iyi temsilcisi olduğuna inanılan, kırsalda ve taşrada yaşayan halk |
grass-roots i.
|
|
84 |
Genel |
en iyi yönünü yansıtma |
idealisation i.
|
|
85 |
Genel |
en iyi yönünü yansıtma |
idealization i.
|
|
86 |
Genel |
en iyi yönünü yansıtma |
idealisation i.
|
|
87 |
Genel |
ihtimal dahilindeki en iyi durum |
optimism i.
|
|
88 |
Genel |
belirli koşullar altında elde edilebilecek en iyi sonuç |
optimum i.
|
|
89 |
Genel |
en iyi olunan faaliyet alanı |
métier i.
|
|
90 |
Genel |
en iyi bölüm |
pick i.
|
|
91 |
Genel |
en iyi üye |
pick i.
|
|
92 |
Genel |
mahsulün en iyi kısmı |
fat i.
|
|
93 |
Genel |
en iyi üretim |
fat i.
|
|
94 |
Genel |
en iyi kısım |
fat i.
|
|
95 |
Genel |
en iyi şey |
daynt i.
|
|
96 |
Genel |
en iyi durum |
daynt i.
|
|
97 |
Genel |
en iyi kısım |
prime i.
|
|
98 |
Genel |
en iyi olma |
primrose i.
|
|
99 |
Genel |
en iyi şey |
superordinate i.
|
|
100 |
Genel |
en iyi dedektif |
supersleuth i.
|
|
101 |
Genel |
en iyi dilekleri iletmek |
extend best wishes f.
|
|
102 |
Genel |
en iyi şekilde kullanmak |
optimize f.
|
|
103 |
Genel |
en iyi durumda olmak |
be at one's best f.
|
|
104 |
Genel |
en iyi olmak |
be the best f.
|
|
105 |
Genel |
ülkesini uluslararası alanda en iyi şekilde temsil etmek |
represent his/her country in the best possible way in the international arena f.
|
|
106 |
Genel |
ülkesini uluslararası alanda en iyi şekilde temsil etmek |
to represent his/her country at the highest level in the international arena f.
|
|
107 |
Genel |
en iyi biçimde sonuçlanmasını ummak |
hope for the best f.
|
|
108 |
Genel |
en iyi şekilde yararlanmak |
get the most out of f.
|
|
109 |
Genel |
en iyi eğitimi almak |
have the best education f.
|
|
110 |
Genel |
en iyi eğitimi almak |
have the finest education f.
|
|
111 |
Genel |
hayatının en iyi/güzel/muhteşem vs. gösterisini yapmak |
put on a performance of a lifetime f.
|
|
112 |
Genel |
öfkesini en iyi arkadaşına yansıtmak |
project one's anger onto one's best friends f.
|
|
113 |
Genel |
televizyonun karşısındaki en iyi koltuğu kapmak için yarışmak |
race for the best seats in front of the television set f.
|
|
114 |
Genel |
en iyi şekilde kullanmak |
optimise f.
|
|
115 |
Genel |
zamanı en iyi şekilde değerlendirmek |
redeem the time f.
|
|
116 |
Genel |
en iyi şekilde yararlanmak |
optimalise f.
|
|
117 |
Genel |
en iyi şekilde yararlanmak |
optimalize f.
|
|
118 |
Genel |
en iyi parçasını çıkarmak |
cream (off) f.
|
|
119 |
Genel |
en iyi haline erişmek |
flower f.
|
|
120 |
Genel |
en iyi kalitede olmak |
prime f.
|
|
121 |
Genel |
(markette) en iyi ürünü aramak |
shop f.
|
|
122 |
Genel |
(markette) en iyi fiyatı kovalamak |
shop f.
|
|
123 |
Genel |
en iyi hale getirmek |
superordinate f.
|
|
124 |
Genel |
en iyi şekilde kullanılan |
optimised s.
|
|
125 |
Genel |
en iyi şekilde kullanılan |
optimized s.
|
|
126 |
Genel |
sınıfında en iyi |
best in its class s.
|
|
127 |
Genel |
en iyi kalite |
top-quality s.
|
|
128 |
Genel |
en iyi şekilde |
best s.
|
|
129 |
Genel |
tüm zamanların en iyi |
all time favorite s.
|
|
130 |
Genel |
tüm zamanların en iyi |
all time favourite s.
|
|
131 |
Genel |
en iyi nitelikte |
dandy s.
|
|
132 |
Genel |
gelmiş geçmiş en iyi |
the best ever s.
|
|
133 |
Genel |
en iyi on |
the best ten s.
|
|
134 |
Genel |
en iyi sonuçları ortaya çıkaran |
optimific s.
|
|
135 |
Genel |
en iyi bağlantılı |
best-connected s.
|
|
136 |
Genel |
üçüncü en iyi |
third-best s.
|
|
137 |
Genel |
alanında en iyi |
record s.
|
|
138 |
Genel |
en iyi kalite |
top-grade s.
|
|
139 |
Genel |
en iyi ihtimale dayalı |
best-case s.
|
|
140 |
Genel |
en iyi ihtimalle ilgili |
best-case s.
|
|
141 |
Genel |
(arkadaş) en iyi |
bezzie s.
|
|
142 |
Genel |
(arkadaş) en iyi |
bezzy s.
|
|
143 |
Genel |
en iyi orta seviyeyi koruyan ortamlarda büyüyen veya çoğalan |
mesophile s.
|
|
144 |
Genel |
en iyi orta seviyeyi koruyan ortamlarda büyüyen veya çoğalan |
mesophilous s.
|
|
145 |
Genel |
en iyi kalitede üretilen |
rich s.
|
|
146 |
Genel |
en iyi sığır etinden daha az mozaik yapı ile sınıflanan |
choice s.
|
|
147 |
Genel |
en iyi halinde olmayan |
off s.
|
|
148 |
Genel |
en iyi durumdaki (kürk deri) |
prime s.
|
|
149 |
Genel |
en iyi ticari değerde olan |
prime s.
|
|
150 |
Genel |
en iyi döneminde olan |
primy [obsolete] s.
|
|
151 |
Genel |
en iyi şekilde |
ideally zf.
|
|
152 |
Genel |
bir insanın hayatındaki en iyi devresinde |
in the flower of one's youth zf.
|
|
153 |
Genel |
en iyi ihtimalle |
at best zf.
|
|
154 |
Genel |
en iyi ihtimalle |
most likely zf.
|
|
155 |
Genel |
en iyi ihtimalle |
in all probability zf.
|
|
156 |
Genel |
en iyi ihtimalle |
most probably zf.
|
|
157 |
Genel |
en iyi ihtimalle |
in all likelihood zf.
|
|
158 |
Genel |
en iyi durum |
at the best zf.
|
|
159 |
Genel |
çıkarına en iyi hizmet edecek şekilde |
one's best interest zf.
|
|
160 |
Genel |
en iyi şekilde |
in the best manner zf.
|
|
161 |
Genel |
ikinci en iyi |
second best zf.
|
|
162 |
Genel |
en iyi şekilde |
superlatively zf.
|
|
163 |
Genel |
en iyi dileklerimle (mektubun sonunda) |
all the best! ünl.
|
|
164 |
Genel |
en iyi anlamı veren ön ek |
aristo- ök.
|
|
165 |
Genel |
veya en iyi teklif |
obo (or best offer) kısalt.
|
|
Phrasals |
|
166 |
Öbek Fiiller |
(birini bir şeye) en iyi şekilde hazırlamak |
fit (one) for (something) f.
|
|
167 |
Öbek Fiiller |
(birinin) en iyi becerdiği şey |
leave to (one) f.
|
|
168 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyde) en iyi performansı göstermek/kolayca başarı elde etmek |
run away with (something) f.
|
|
169 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyde) en iyi performansı göstermek/kolayca başarı elde etmek |
run off with (something) f.
|
|
Phrases |
|
170 |
İfadeler |
hem (onun) hem (bunun) en iyi özellikleri/tarafları |
best of both possible worlds i.
|
|
171 |
İfadeler |
her ikisinin de en iyi özellikleri/tarafları |
best of both possible worlds i.
|
|
172 |
İfadeler |
(bir şeyin) en güzel/iyi kısmı/tarafı |
the best part of (something) i.
|
|
173 |
İfadeler |
(bir şeyin) en güzel/iyi kısmı/tarafı |
best part of something i.
|
|
174 |
İfadeler |
en iyi oyuncuların bir çoğu |
many of the best players i.
|
|
175 |
İfadeler |
en iyi oyuncuların bir çoğu |
most of the best players i.
|
|
176 |
İfadeler |
en iyi şartlar altında dahi |
even under the best of circumstances zf.
|
|
177 |
İfadeler |
ihtimal dahilindeki dünyalar arasından en uygun/iyi seçenek |
the best of all possible worlds expr.
|
|
178 |
İfadeler |
dünyadaki/piyasadaki en iyi/en mükemmel/ideal (telefon, model, ürün) |
best of all worlds expr.
|
|
179 |
İfadeler |
en/çok (komik/iyi/kötü) |
quite the (most something) expr.
|
|
180 |
İfadeler |
bir işte en iyi olduğu zaman |
on one's day expr.
|
|
181 |
İfadeler |
en büyük iyi |
the greatest good expr.
|
|
182 |
İfadeler |
en iyinin yeterince iyi olmadığı zaman |
when your best isn't good enough expr.
|
|
183 |
İfadeler |
en iyi ihtimalle |
in the best-case scenario expr.
|
|
184 |
İfadeler |
elinden gelen en iyi şekliyle |
to the best of one's ability expr.
|
|
185 |
İfadeler |
eğitime yatırım en iyi faizi getirir |
an investment in knowledge pays the best interest expr.
|
|
186 |
İfadeler |
en iyi ihtimalle |
best-case scenario expr.
|
|
187 |
İfadeler |
sonsuza kadar en iyi arkadaşım |
my best friend forever expr.
|
|
188 |
İfadeler |
saldırı en iyi savunma biçimidir |
attack is the best form of defense expr.
|
|
189 |
İfadeler |
en iyi savunma saldırıdır |
attack is the best form of defense expr.
|
|
190 |
İfadeler |
-in en güzel/iyi örneği |
a … and a half expr.
|
|
191 |
İfadeler |
en iyi/kötü ihtimalle |
at best/worst expr.
|
|
192 |
İfadeler |
en iyi ihtimale göre |
at best/worst expr.
|
|
193 |
İfadeler |
en iyi/kötü ihtimal |
at best/worst expr.
|
|
194 |
İfadeler |
en iyi/kötü ihtimalde |
at best/worst expr.
|
|
195 |
İfadeler |
tartışmasız en iyi (bir şey) |
far and away the best (something) expr.
|
|
196 |
İfadeler |
açık ara en iyi (bir şey) |
far and away the best (something) expr.
|
|
197 |
İfadeler |
gelmiş geçmiş en iyi (bir şey) |
far and away the best (something) expr.
|
|
198 |
İfadeler |
elinden gelen en iyi şekliyle |
to the best of ability expr.
|
|
Proverb |
|
199 |
Atasözü |
en iyi savunma saldırıdır |
attack is the best form of defense expr.
|
|
200 |
Atasözü |
saldırı en iyi savunma yoludur |
attack is the best form of defense expr.
|
|
201 |
Atasözü |
dürüstlük en iyi yoldur |
honesty is the best policy
|
|
202 |
Atasözü |
gülmek en iyi ilaçtır |
laughter is the best medicine
|
|
203 |
Atasözü |
deneyim en iyi öğretmendir |
experience is the best teacher
|
|
204 |
Atasözü |
en iyi arkadaşlar bile ayrılır |
the best of friends must part
|
|
205 |
Atasözü |
en iyi arkadaşlar bile ayrılır |
even the best of friends must part
|
|
206 |
Atasözü |
bir işte çok iyi bir yere gelmek (yükselmek) istiyorsan en alttan başlayıp adım adım yükselmelisin |
he who would climb the ladder must begin at the bottom
|
|
207 |
Atasözü |
en iyi hesaplanmış planlar bile ters gidebilir |
best-laid plans of mice and men often go astray
|
|
208 |
Atasözü |
en iyi hesaplanmış planlar bile ters gidebilir |
best-laid schemes o' mice an' men gang aft a-gley
|
|
209 |
Atasözü |
en iyi hesaplanmış planlar bile ters gidebilir |
best-laid plans of mice and men oft go astray
|
|
210 |
Atasözü |
en iyi savunma hücumdur |
best defense is a good offense
|
|
211 |
Atasözü |
tecrübe en iyi öğretmendir |
experience is the best teacher
|
|
212 |
Atasözü |
zaman en iyi ilaçtır |
time is a great healer
|
|
213 |
Atasözü |
dürüstlük en iyi politikadır |
honesty is the best policy
|
|
214 |
Atasözü |
iyi bir vicdan en rahat yastıktır |
a clean conscience is a good pillow
|
|
215 |
Atasözü |
en iyi savunma saldırıdır |
attack is the best form of defense
|
|
216 |
Atasözü |
saldırı en iyi savunma şeklidir |
attack is the best form of defense
|
|
217 |
Atasözü |
en iyi insan da sonuçta insandır |
the best of men are but men at best
|
|
218 |
Atasözü |
en iyi insan dahi hata yapabilir |
the best of men are but men at best
|
|
219 |
Atasözü |
en iyi insan bile sonuçta insandır |
the best of men are but men at best
|
|
220 |
Atasözü |
en iyi insan bile hata yapabilir |
the best of men are but men at best
|
|
221 |
Atasözü |
kişinin derdini en iyi kendi bilir |
only the wearer knows where the shoe pinches
|
|
222 |
Atasözü |
içinde bulunulan durum/zaman hiçbir zaman en iyi durum/zaman olarak görünmez |
the golden age was never the present age
|
|
223 |
Atasözü |
en iyi öğüt yaptıklarınla örnek olmaktır |
a good example is the best sermon
|
|
224 |
Atasözü |
en iyi hesaplanmış planlar bile ters gidebilir |
the best-laid plans go astray
|
|
225 |
Atasözü |
en iyi hesaplanmış planlar bile ters gidebilir |
the best-laid schemes go astray
|
|
226 |
Atasözü |
en iyi hesaplanmış planlar bile ters gidebilir |
the best-laid schemes/plans
|
|
227 |
Atasözü |
bilinen yol en iyi/hızlı yoldur |
the beaten road is the safest
|
|
228 |
Atasözü |
daha önce test edilmiş/denenmiş yol en iyi/hızlı yoldur |
the beaten road is the safest
|
|
229 |
Atasözü |
en iyi hesaplanmış planlar bile ters gidebilir |
the best-laid plans
|
|
230 |
Atasözü |
en iyi hesaplanmış planlar bile ters gidebilir |
the best-laid plans
|
|
231 |
Atasözü |
en iyi hesaplanmış planlar bile ters gidebilir |
the best-laid plans of mice and men
|
|
232 |
Atasözü |
en iyi hesaplanmış planlar bile ters gidebilir |
the best-laid plans of mice and men
|
|
233 |
Atasözü |
en iyi hesaplanmış planlar bile ters gidebilir |
the best-laid schemes of mice and men
|
|
234 |
Atasözü |
en iyi hesaplanmış planlar bile ters gidebilir |
the best-laid schemes of mice and men
|
|
Colloquial |
|
235 |
Konuşma Dili |
bir şeyin en iyi kısmı |
the beauty part [usa] i.
|
|
236 |
Konuşma Dili |
en yakın/iyi arkadaş |
best bud i.
|
|
237 |
Konuşma Dili |
bir durumu en iyi biçimde anlatan örnek |
a case in point i.
|
|
238 |
Konuşma Dili |
en iyi ve süslü elbise |
glad rags i.
|
|
239 |
Konuşma Dili |
en iyi çalışma arkadaşı |
someone's right hand i.
|
|
240 |
Konuşma Dili |
en iyi koz |
one's best card i.
|
|
241 |
Konuşma Dili |
en iyi kalite |
blue chip i.
|
|
242 |
Konuşma Dili |
en iyisinin en iyisinden daha iyi |
bestester i.
|
|
243 |
Konuşma Dili |
en iyi kısmı |
the best bit i.
|
|
244 |
Konuşma Dili |
en iyi koz |
one's trump card i.
|
|
245 |
Konuşma Dili |
insanın en iyi dostu |
man's best friend i.
|
|
246 |
Konuşma Dili |
çok başarılı olacağına inanılan kişilerden/en iyi oyunculardan oluşan takım |
dream team i.
|
|
247 |
Konuşma Dili |
en iyi tahmin |
bestimate i.
|
|
248 |
Konuşma Dili |
en iyi yolu |
your best bet i.
|
|
249 |
Konuşma Dili |
en iyi seçeneği |
your best bet i.
|
|
250 |
Konuşma Dili |
en iyi anne |
supermom [us] i.
|
|
251 |
Konuşma Dili |
en iyi şekilde değerlendirmek |
make the best of f.
|
|
252 |
Konuşma Dili |
eldekini en iyi şekilde kullanmak |
make the best of f.
|
|
253 |
Konuşma Dili |
koşullar çok iyi olmasa da elinden gelenin en iyisini yapmak |
make the best of it f.
|
|
254 |
Konuşma Dili |
gidilecek/takip edilecek en iyi yol olmak |
be the way to go f.
|
|
255 |
Konuşma Dili |
en iyisi/iyi olmak |
rule ok f.
|
|
256 |
Konuşma Dili |
en iyi kalite |
primo s.
|
|
257 |
Konuşma Dili |
gelmiş geçmiş en iyi … |
greatest of all time s.
|
|
258 |
Konuşma Dili |
açık arayla en iyi |
by far the best expr.
|
|
259 |
Konuşma Dili |
en iyi dileklerimle |
wish you all the best expr.
|
|
260 |
Konuşma Dili |
köpek insanın en iyi dostudur |
a dog is a man's best friend expr.
|
|
261 |
Konuşma Dili |
şu ana kadar yaptığımız en iyi şey |
best thing we ever did expr.
|
|
262 |
Konuşma Dili |
zaman en iyi ilaçtır |
time is the best healer expr.
|
|
263 |
Konuşma Dili |
gelmiş geçmiş en iyi |
goat (greatest of all time) expr.
|
|
264 |
Konuşma Dili |
(birilerinin/bir şeylerin) en iyi/güzel örneği |
a (certain type of person or thing) among (others) expr.
|
|
265 |
Konuşma Dili |
en iyi seviyede |
at its best expr.
|
|
266 |
Konuşma Dili |
en güzel/iyi kısmı/tarafı |
best part of expr.
|
|
Idioms |
|
267 |
Deyim |
olabilecek en iyi durum |
the best of all worlds i.
|
|
268 |
Deyim |
olabilecek en iyi durum |
the best of all possible worlds i.
|
|
269 |
Deyim |
(en) iyi bir seçim |
safest bet i.
|
|
270 |
Deyim |
(en) başarılı/iyi/uygun olacağı kesin olan şey |
safest bet i.
|
|
271 |
Deyim |
(en) iyi bir seçim |
best bet i.
|
|
272 |
Deyim |
(en) başarılı/iyi/uygun olacağı kesin olan şey |
best bet i.
|
|
273 |
Deyim |
görüp görebileceğin en iyi şey |
sliced bread i.
|
|
274 |
Deyim |
tekerleğin icadından sonraki en iyi buluş |
sliced bread i.
|
|
275 |
Deyim |
alanında hızla en iyi/en yetkin olan |
number one with a bullet i.
|
|
276 |
Deyim |
(birine) en iyi gelen şey/faaliyet |
drug of choice i.
|
|
277 |
Deyim |
bir durumu en iyi biçimde anlatan örnek |
the case in point i.
|
|
278 |
Deyim |
dünyanın en iyi annesi |
the best mother in the world i.
|
|
279 |
Deyim |
en iyi giysiler |
best bib and tucker i.
|
|
280 |
Deyim |
en iyi sonucu elde etmek için uygulanan bekleme taktiği |
waiting game i.
|
|
281 |
Deyim |
en iyi yol |
the best bet i.
|
|
282 |
Deyim |
en iyi yol |
somebody's best bet i.
|
|
283 |
Deyim |
görüp görebileceğin en iyi şey |
greatest thing since indoor plumbing i.
|
|
284 |
Deyim |
görüp görebileceğin en iyi şey |
the greatest thing since sliced bread i.
|
|
285 |
Deyim |
bir şeyin yerine kullanılabilecek en iyi şey |
the next best thing i.
|
|
286 |
Deyim |
bir durumdaki/o anki en iyi seçenek |
the next best thing i.
|
|
287 |
Deyim |
o anda bulunmayan şeyin yerini en iyi tutabilecek şey |
the next best thing i.
|
|
288 |
Deyim |
bir şeyin en iyi alternatifi |
the next best thing i.
|
|
289 |
Deyim |
(birinin) en iyi girişimi/teşebbüsü/denemesi |
(one's) best shot i.
|
|
290 |
Deyim |
(birinin) en iyi seçeneği |
the best bet i.
|
|
291 |
Deyim |
(birinin) en iyi yolu |
the best bet i.
|
|
292 |
Deyim |
(birinin) en iyi seçeneği |
(one's) best bet i.
|
|
293 |
Deyim |
(birinin) en iyi yolu |
(one's) best bet i.
|
|
294 |
Deyim |
en iyi dönem |
a golden age i.
|
|
295 |
Deyim |
en iyi sonucu görmek için uygulanan bekleme taktiği |
a waiting game i.
|
|
296 |
Deyim |
en iyi sonucu görmek için uygulanan bekleme taktiği |
the waiting game i.
|
|
297 |
Deyim |
birinin en iyi giysileri |
one's best bib and tucker i.
|
|
298 |
Deyim |
en iyi durum senaryosu |
best-case scenario i.
|
|
299 |
Deyim |
en iyi senaryo |
best-case scenario i.
|
|
300 |
Deyim |
en iyi ihtimal |
best-case scenario i.
|
|
301 |
Deyim |
en iyi müşteriler |
carriage trade i.
|
|
302 |
Deyim |
en iyi kimse, fikir, şey |
the cat's whiskers/pyjamas i.
|
|
303 |
Deyim |
en iyi ilaç |
the best medicine i.
|
|
304 |
Deyim |
en mutlu eden/iyi gelen şey |
the best medicine i.
|
|
305 |
Deyim |
bir şeyin en iyi/başarılı dönemi |
the golden age of something i.
|
|
306 |
Deyim |
görüp görebileceğin en iyi şey |
the greatest thing since indoor plumbing i.
|
|
307 |
Deyim |
(bir şeyin) geldiği son/en iyi nokta |
the last word in (something) i.
|
|
308 |
Deyim |
en iyi giysileri |
your best bib and tucker [old-fashioned] i.
|
|
309 |
Deyim |
en iyi dönemi |
your finest hour i.
|
|
310 |
Deyim |
en iyi kıyafetleriyle olmak |
be in full feather f.
|
|
311 |
Deyim |
en iyi giysilerini giymek |
get into (one's) sunday best f.
|
|
312 |
Deyim |
en iyi şekilde çaba göstermek/yapmak |
not bring it weak f.
|
|
313 |
Deyim |
en iyi şekilde sergilemek |
show (someone or something) to advantage f.
|
|
314 |
Deyim |
güzel göstermek/en iyi şekilde göstermek |
show to advantage f.
|
|
315 |
Deyim |
en iyi şekilde sergilemek |
show to advantage f.
|
|
316 |
Deyim |
güzel göstermek/en iyi şekilde göstermek |
show to good f.
|
|
317 |
Deyim |
en iyi şekilde sergilemek |
show to good f.
|
|
318 |
Deyim |
güzel göstermek/en iyi şekilde göstermek |
show one's advantage f.
|
|
319 |
Deyim |
en iyi şekilde sergilemek |
show one's advantage f.
|
|
320 |
Deyim |
en iyi dileklerini iletmek |
congratulate upon f.
|
|
321 |
Deyim |
en iyi şekilde yararlanmak |
make the most of f.
|
|
322 |
Deyim |
en iyi dileklerini iletmek |
congratulate on f.
|
|
323 |
Deyim |
ikinci en iyi olmak |
come off second-best f.
|
|
324 |
Deyim |
işin en iyi yanını alıp götürmek |
take the gilt off the ginger f.
|
|
325 |
Deyim |
türünün en iyi örneği olmak |
be the living end f.
|
|
326 |
Deyim |
yaşayan en iyi örneği olmak |
be the living end f.
|
|
327 |
Deyim |
birinin yerini en iyi şekilde doldurmak |
fill somebody’s boots/shoes f.
|
|
328 |
Deyim |
birinin işini onun yerine en iyi şekilde yapmak |
fill somebody’s boots/shoes f.
|
|
329 |
Deyim |
birinin rolünü en iyi şekilde üstlenmek |
fill somebody’s boots/shoes f.
|
|
330 |
Deyim |
en iyi olmak |
reign supreme f.
|
|
331 |
Deyim |
yapabileceği en iyi performansı göstermek |
hit your straps f.
|
|
332 |
Deyim |
zamanını en iyi şekilde değerlendirmek |
improve the shining hour [old-fashioned] f.
|
|
333 |
Deyim |
tecrübeli birinin yaptıklarını izleyip tekrarlayarak işi nasıl en iyi şekilde yapacağını öğrenmek |
sit next to nellie [old-fashioned] f.
|
|
334 |
Deyim |
(birinin/bir şeyin) en iyi/parlak dönemleri sona ermek |
be past (someone's or something's) best f.
|
|
335 |
Deyim |
birinin/bir şeyin en iyi/parlak dönemleri sona ermek |
be past your/its best f.
|
|
336 |
Deyim |
geldiği son/en iyi nokta olmak |
be the last word f.
|
|
337 |
Deyim |
(bir şeyin) geldiği son/en iyi nokta olmak |
be the last word in (something) f.
|
|
338 |
Deyim |
bir konuda en iyi olduğu düşünülen kişiyi geride bırakmak |
beat someone at their own game f.
|
|
339 |
Deyim |
elindekini en iyi şekilde kullanmak/değerlendirmek |
make the best of a bad bargain f.
|
|
340 |
Deyim |
ikinci en iyi olmak |
come off second best f.
|
|
341 |
Deyim |
(bir şeyi) en iyi şekilde yapmak |
do (something) up brown f.
|
|
342 |
Deyim |
bir şeyi elinden gelen en iyi şekilde yapmak |
do something for all you are worth f.
|
|
343 |
Deyim |
kötü bir durumdan en iyi şekilde sıyrılmak |
save the furniture [australia] f.
|
|
344 |
Deyim |
kötü bir durumdan olabilecek en iyi sonucu çıkarmak |
save the furniture [australia] f.
|
|
345 |
Deyim |
kötü bir durumdan olabilecek en iyi sonucu yaratmak |
save the furniture [australia] f.
|
|
346 |
Deyim |
(bir şeyden) en iyi şekilde faydalanmak |
get the most out of (something) f.
|
|
347 |
Deyim |
en iyi şekilde görünmek |
look one's best f.
|
|
348 |
Deyim |
en iyi şekilde görünmek |
look its best f.
|
|
349 |
Deyim |
(bir şeyi) en iyi şekilde değerlendirmek |
make the best of (something) f.
|
|
350 |
Deyim |
(eldekini) en iyi şekilde kullanmak |
make the best of (something) f.
|
|
351 |
Deyim |
(bir şeyden) en iyi şekilde faydalanmaya/yarar sağlamaya bakmak |
make the best of (something) f.
|
|
352 |
Deyim |
eldekini en iyi şekilde kullanmak |
make the best of something f.
|
|
353 |
Deyim |
elindekinden en iyi şekilde faydalanmaya/yarar sağlamaya bakmak |
make the best of something f.
|
|
354 |
Deyim |
eldekini en iyi şekilde kullanmak |
make the best of things f.
|
|
355 |
Deyim |
elindekinden en iyi şekilde faydalanmaya/yarar sağlamaya bakmak |
make the best of things f.
|
|
356 |
Deyim |
eldekini en iyi şekilde kullanmak |
make the best of a bad job f.
|
|
357 |
Deyim |
elindekinden en iyi şekilde faydalanmaya/yarar sağlamaya bakmak |
make the best of a bad job f.
|
|
358 |
Deyim |
en iyi şekilde değerlendirmek |
make the most of it f.
|
|
359 |
Deyim |
en iyi kozunu oynamak |
play (one's) ace (card) f.
|
|
360 |
Deyim |
içinde bulunduğu durumu en iyi şekilde değerlendirmek |
play the hand (one) is dealt f.
|
|
361 |
Deyim |
birini/bir şeyi en iyi şekilde sunmak |
put in a good word for someone/something f.
|
|
362 |
Deyim |
alanındaki en iyi |
ahead of the curve s.
|
|
363 |
Deyim |
en iyi kalite |
top-notch s.
|
|
364 |
Deyim |
en iyi, en kötü, en uç türden |
of a high order s.
|
|
365 |
Deyim |
şans en iyi oyuncuyu bile bir gün alt eder |
the cards beat all the players [obsolete] expr.
|
|
366 |
Deyim |
arzuyu yenmenin en iyi ilacı onu tatmin etmektir |
the best way to overcome a desire is to satisfy it expr.
|
|
367 |
Deyim |
doğruluk en iyi yoldur |
honesty is the best policy expr.
|
|
368 |
Deyim |
en iyi ihtimalle |
at best expr.
|
|
369 |
Deyim |
en iyi durumda |
as right as rain expr.
|
|
370 |
Deyim |
en iyi ihtimalle |
at the best expr.
|
|
371 |
Deyim |
şu dünyada su en iyi içkidir |
adam's ale is the best brew expr.
|
|
372 |
Deyim |
tartışmasız en iyi |
far and away the best expr.
|
|
373 |
Deyim |
tartışmasız olarak en iyi |
far and away the best expr.
|
|
374 |
Deyim |
zaman en iyi ilaçtır |
time is the great healer expr.
|
|
375 |
Deyim |
en yüce/üst düzey iyi niyet göstergesi |
greater love hath no man expr.
|
|
376 |
Deyim |
en iyi bildiği/derin bilgiye sahip olduğu şeyde (alanda, meslekte) |
on one's home ground expr.
|
|
377 |
Deyim |
türünün en iyi örneği |
in a league of one's own expr.
|
|
378 |
Deyim |
türünün en iyi örneği |
in a league of its own expr.
|
|
379 |
Deyim |
(birinin) yapabileceği en iyi teklif bu |
(one') can't say fairer than that expr.
|
|
380 |
Deyim |
yapılabilecek en iyi teklif bu |
(one') can't say fairer than that expr.
|
|
381 |
Deyim |
en iyi durumda |
at (one's) best expr.
|
|
382 |
Deyim |
en iyi/olumlu döneminde |
at (one's) best expr.
|
|
383 |
Deyim |
en iyi seviyede |
at one's best expr.
|
|
384 |
Deyim |
en iyi şekilde |
at one's best expr.
|
|
385 |
Deyim |
en iyi durumda |
at the best of times expr.
|
|
386 |
Deyim |
en iyi şartlarda |
at the best of times expr.
|
|
387 |
Deyim |
olabilecek en iyi durum |
the best of all possible worlds expr.
|
|
388 |
Deyim |
ihtimaller arasındaki en iyi durum |
the best of all possible worlds expr.
|
|
389 |
Deyim |
iki tarafın da en iyi özellikleri |
best of both worlds expr.
|
|
390 |
Deyim |
her ikisinin de en iyi tarafları |
best of both worlds expr.
|
|
391 |
Deyim |
iki tarafın da en iyi özellikleri |
the best of both worlds expr.
|
|
392 |
Deyim |
her ikisinin de en iyi tarafları |
the best of both worlds expr.
|
|
393 |
Deyim |
en dikkatli/iyi insan bile (bazen) hata yapar |
even homer (sometimes) nods expr.
|
|
394 |
Deyim |
en dikkatli/iyi insan bile (bazen) hata yapar |
even jove (sometimes) nods expr.
|
|
395 |
Deyim |
gelmiş geçmiş en iyi … |
goat (greatest of all time) expr.
|
|
396 |
Deyim |
en yüce/üst düzey iyi niyet göstergesi |
greater love hath no man than this expr.
|
|
397 |
Deyim |
kendi sınıfında/kulvarında/alanında en iyi |
in a class by (oneself) expr.
|
|
398 |
Deyim |
kendi sınıfında/kulvarında/alanında en iyi |
in a class of its own expr.
|
|
399 |
Deyim |
kendi sınıfında/kulvarında/alanında en iyi |
in a class of one's own expr.
|
|
400 |
Deyim |
kendi sınıfında/kulvarında/alanında en iyi |
in a league of its own expr.
|
|
401 |
Deyim |
kendi sınıfında/kulvarında/alanında en iyi |
in a league of one's own expr.
|
|
402 |
Deyim |
en iyi kıyafetlerini giymiş |
in full feather expr.
|
|
403 |
Deyim |
açık ara en iyi |
far and away the best expr.
|
|
404 |
Deyim |
hayatındaki en iyi |
of a lifetime expr.
|
|
405 |
Deyim |
en iyi bildiği/derin bilgiye sahip olduğu şeyde (alanda, meslekte) |
on (your) home ground expr.
|
|
406 |
Deyim |
en iyi durumda |
in tip-top shape expr.
|
|
Speaking |
|
407 |
Konuşma |
en iyi çözüm yolu |
the best way out i.
|
|
408 |
Konuşma |
gelmiş geçmiş en iyi |
the best of all times i.
|
|
409 |
Konuşma |
avlanmak için en iyi zaman |
best time to hunt expr.
|
|
410 |
Konuşma |
bir yabancı dili öğrenmenin en iyi yolu |
the best way to learn a foreign language expr.
|
|
411 |
Konuşma |
bu şimdiye kadar duyduğum en iyi fikir |
it's the best idea I've ever heard expr.
|
|
412 |
Konuşma |
bu bizim elimizdeki en iyi fırsat |
it's our best shot expr.
|
|
413 |
Konuşma |
bu bizim elimizdeki en iyi fırsat |
it's our best chance expr.
|
|
414 |
Konuşma |
bu başıma gelen en iyi şeydi |
this was the best thing that ever happened to me expr.
|
|
415 |
Konuşma |
en iyi arkadaşın cömert mi? |
is your best friend generous? expr.
|
|
416 |
Konuşma |
hangisi en iyi? |
which is the best? expr.
|
|
417 |
Konuşma |
hepimiz için en iyi olanı yap |
do what's best for all of us expr.
|
|
418 |
Konuşma |
en iyi arkadaşın olarak |
as your best friend expr.
|
|
419 |
Konuşma |
en iyi biziz |
we are the best expr.
|
|
420 |
Konuşma |
en iyi arkadaşın kim? |
who is your best friend? expr.
|
|
421 |
Konuşma |
en iyi arkadaşının ismi ne? |
what is the name of your best friend? expr.
|
|
422 |
Konuşma |
en iyi arkadaşının adı ne? |
what is the name of your best friend? expr.
|
|
423 |
Konuşma |
en iyi biziz |
we are the best expr.
|
|
424 |
Konuşma |
en iyi sensin |
you're the best expr.
|
|
425 |
Konuşma |
en iyi dostlarım |
my best friends expr.
|
|
426 |
Konuşma |
en iyi arkadaşlarım |
my best friends expr.
|
|
427 |
Konuşma |
en iyi durumda bile |
even in the best of times expr.
|
|
428 |
Konuşma |
en iyi nasıl öğrenilir? |
how do you learn best? expr.
|
|
429 |
Konuşma |
en iyi tarafı ne biliyor musun? |
you know what the best part is? expr.
|
|
430 |
Konuşma |
en iyi durumda bile |
even at the best of times expr.
|
|
431 |
Konuşma |
en iyi arkadaşın çikolata sever mi? |
does your best friend like chocolate? expr.
|
|
432 |
Konuşma |
en iyi arkadaşındım |
I was your best friend expr.
|
|
433 |
Konuşma |
en iyi arkadaşın |
your best friend expr.
|
|
434 |
Konuşma |
en iyi arkadaşım |
my best friend expr.
|
|
435 |
Konuşma |
en iyi kısmı sona saklıyorum |
I'm saving the best for last expr.
|
|
436 |
Konuşma |
işini en iyi şekilde yap |
do your job the best you can expr.
|
|
437 |
Konuşma |
öğrenmenin en iyi yolu yaparak öğrenmektir |
the best way to learn is to learn by doing expr.
|
|
438 |
Konuşma |
sen benim en iyi arkadaşımsın |
you're my best friend expr.
|
|
439 |
Konuşma |
sen en iyi arkadaşlarımdan birisin |
you're one of my best friends expr.
|
|
440 |
Konuşma |
seyahat etmek,öğrenmenin en iyi yollarından biridir |
travelling is one of the best ways of learning expr.
|
|
441 |
Konuşma |
şu ana kadar gördüğüm en iyi annesin |
you are the best mother I've ever seen expr.
|
|
442 |
Konuşma |
sana en iyi kısmını söylemedim |
I haven't told you the best part expr.
|
|
443 |
Konuşma |
seni hala en iyi dostum olarak görüyorum |
I still consider you my best friend expr.
|
|
444 |
Konuşma |
yapılacak en iyi şey |
the best thing to do expr.
|
|
445 |
Konuşma |
üniversiteden en iyi arkadaşım |
my best friend from college expr.
|
|
446 |
Konuşma |
yapabileceğimiz en iyi fiyat bu |
this is the best price we can do expr.
|
|
447 |
Konuşma |
zaman en iyi ilaçtır |
time is the best medicine expr.
|
|
448 |
Konuşma |
(bir sorundan) en iyi çıkış yolu |
the best way out expr.
|
|
449 |
Konuşma |
hayatınızın en iyi zaman dilimi neydi? |
what was the best time period of your life? expr.
|
|
450 |
Konuşma |
hayatınızın en iyi zaman dilimi hangisiydi? |
what was the best time period of your life? expr.
|
|
Trade/Economic |
|
451 |
Ticaret/Ekonomi |
bir şirketteki işgücü ile malzemenin en iyi şekilde kullanılmasını sağlama yollarını arayan kurul |
labour management committee i.
|
|
452 |
Ticaret/Ekonomi |
bir oyuncu için diğer oyuncunun stratejisi ne olursa olsun en iyi olan strateji |
dominant strategy i.
|
|
453 |
Ticaret/Ekonomi |
bir menkul değeri piyasada teklif edilen en iyi fiyattan satmak veya satın almak için borsa bankerine verilen emir |
at the market i.
|
|
454 |
Ticaret/Ekonomi |
en iyi kalite |
superior quality i.
|
|
455 |
Ticaret/Ekonomi |
en iyi refah düzeyi |
best level of welfare i.
|
|
456 |
Ticaret/Ekonomi |
en iyi ve son teklif |
best and final offer i.
|
|
457 |
Ticaret/Ekonomi |
en iyi uyum doğrusu |
line of best fit i.
|
|
458 |
Ticaret/Ekonomi |
en iyi tahmin edici |
best estimator i.
|
|
459 |
Ticaret/Ekonomi |
en iyi fiyatla alım emri |
market order i.
|
|
460 |
Ticaret/Ekonomi |
en iyi çaba ilkesi |
best effort principle i.
|
|
461 |
Ticaret/Ekonomi |
en iyi uygulama kriterleri |
best practice criteria i.
|
|
462 |
Ticaret/Ekonomi |
en iyi tahmin |
best estimate i.
|
|
463 |
Ticaret/Ekonomi |
en iyi doğrusal ve sapmasız tahmin edici |
best linear and unbiased estimator i.
|
|
464 |
Ticaret/Ekonomi |
en iyi çaba yükümlülüğü |
best-efforts underwriting i.
|
|
465 |
Ticaret/Ekonomi |
en iyi kalite |
best quality i.
|
|
466 |
Ticaret/Ekonomi |
en iyi kalite |
finest quality i.
|
|
467 |
Ticaret/Ekonomi |
elde edilebilen en iyi teknoloji |
best available technology i.
|
|
468 |
Ticaret/Ekonomi |
en iyi doğrusal ve sapmasız tahmin edici |
blue i.
|
|
469 |
Ticaret/Ekonomi |
en iyi uygulamalar bankası |
bank of best practices i.
|
|
470 |
Ticaret/Ekonomi |
en iyi gayret aracılığı |
best effort underwriting i.
|
|
471 |
Ticaret/Ekonomi |
en iyi uygulama |
best practice i.
|
|
472 |
Ticaret/Ekonomi |
ikinci en iyi |
second best i.
|
|
473 |
Ticaret/Ekonomi |
ikinci en iyi teorisi |
theory of the second best i.
|
|
474 |
Ticaret/Ekonomi |
kişi ve örgüt ihtiyaçlarının en iyi biçimde karşılanması için iş niteliklerini belirleme süreci |
job design i.
|
|
475 |
Ticaret/Ekonomi |
menkul değer satışında en iyi fiyatla satış emri |
at best order i.
|
|
476 |
Ticaret/Ekonomi |
piyasadaki en iyi hisse senetleri |
blue chip stocks i.
|
|
477 |
Ticaret/Ekonomi |
piyasadaki en iyi tahviller |
blue chip bonds i.
|
|
478 |
Ticaret/Ekonomi |
sınırlı kaynakların en iyi kullanılması |
optimisation i.
|
|
479 |
Ticaret/Ekonomi |
sınırlı kaynakların en iyi kullanılması |
optimization i.
|
|
480 |
Ticaret/Ekonomi |
uluslararası en iyi uygulamalar |
international best practice i.
|
|
481 |
Ticaret/Ekonomi |
üstün performansa ulaşmayı sağlamak için sanayideki en iyi uygulamaları bulma arayışı |
benchmarking i.
|
|
482 |
Ticaret/Ekonomi |
müşteri talimat verdiği sırada brokerin elde ettiği en iyi fiyat üzerinden |
at the market zf.
|
|
Law |
|
483 |
Hukuk |
en iyi delil |
best evidence i.
|
|
484 |
Hukuk |
avukatın müvekkilin çıkarlarını en iyi şekilde koruma yükümlülüğü |
attorney-client relation i.
|
|
485 |
Hukuk |
en iyi şahadet kuralı |
best evidence rule i.
|
|
486 |
Hukuk |
açık artırmada en yüksek teklifi verenin daha iyi bir teklifte bulunamaması nedeniyle satışın bir sonraki en yüksek teklif yapana devri |
devolution [scotland] i.
|
|
Politics |
|
487 |
Siyasal |
en iyi uygulamaların paylaşımı |
exchange of best practices i.
|
|
488 |
Siyasal |
en iyi uygulamaların değişimi |
exchange of best practices i.
|
|
489 |
Siyasal |
en iyi uygulamalar |
best practices i.
|
|
490 |
Siyasal |
müzakere edilen anlaşmaya en iyi alternatif |
best alternative to negotiated agreement (batna) i.
|
|
Technical |
|
491 |
Teknik |
durağan en iyi trafik oranı |
static best effort traffic rate i.
|
|
492 |
Teknik |
en iyi tırmanma açısı |
best angle of climb i.
|
|
493 |
Teknik |
en iyi hale getirilmiş özellikler |
optimized specifications i.
|
|
494 |
Teknik |
ikinci en iyi önerme |
second best theorem i.
|
|
495 |
Teknik |
mikrofon veya hoparlörün en iyi çalıştığı bölge |
beam i.
|
|
496 |
Teknik |
en iyi olmayan |
nonoptimal s.
|
|
Computer |
|
497 |
Bilgisayar |
en iyi biçim |
best format i.
|
|
498 |
Bilgisayar |
en iyi süreler |
best times i.
|
|
499 |
Bilgisayar |
en iyi isabetler |
best bets i.
|
|
500 |
Bilgisayar |
en iyi duruma getirme |
optimisation i.
|
|